Faruk Bidirici’den Cüneyt Özdemir’e: Hem ‘Kürt sorunu’ diyor hem de kayyım reklamı yapıyor
Cüneyt Özdemir’in “Cüneyt Yolda” video serisi içinde Diyarbakır’da yaptığı program tenkit konusu oldu. “Sur Kültür Yolu Festival”nin tanıtımını yapan Özdemir’in bu videoyu belli bir ücret karşılığında hazırlaması “gazetecinin etik gelir kaynakları” tartışmasını yeniden gündeme getirdi. Daha önce Nevşin Mengü’nün haber yayını sırasında içtiği meyve suyu için reklam fiyatı almasının akabinde Özdemir’in “Cüneyt Yolda” serisini de eleştiren Faruk Bildirici, “Cüneyt Özdemir bir gazeteci olduğuna göre, gazetecilik ilkeleri açısından da ciddi etik ihlâl ile karşı karşıyayız” diye yazdı.
Özdemir’in Diyarbakır Valisi ve kayyım belediye lideri Ali İhsan Su ile yaptığı söyleşinin sonunda “Bir şehir bir ülke enerjisini teröre vermeyip başka şeylere aktardığı zaman ortaya neler çıkabileceğini görüyorsunuz. Diyarbakır demek sokaklarında ağır silahlı özel timlerin beyaz torosların dolaştığı, herkesin güvercin tedirginliğinde yaşadığı bir şehirdi. Şimdi bambaşka bir şehirle karşı karşıyayız” kelamlarını eleştiren Bildirici “Sanırsınız Diyarbakır’da bütün problemler çözülmüş, hiç sorun kalmamış. Her şey çok güzel, herkes çok mutlu. Özdemir’in dilindeki haliyle ‘kebap kebap Türkiye’ halinde Diyarbakır” diye yazdı.
Bildirici’nin, dijital dönüşümün etik ilkeleri geçersiz kılmayacağını belirttiği yazısının ilgili bölümü şöyle: “Gazetecilik görüntüsü altında reklam, tanıtım ve halkla ilişkiler faaliyeti yürütülüyor. Üstelik de gazetecilik ile reklam ve halkla ilişkiler faaliyetleri ile iç içe geçmiş durumda. Oysa Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde gazetecilik içerikleri ile reklam içeriklerinin ayrımına özen gösterilmesi gerektiği vurgulanıyor ve ‘Gazeteci; mesleğini, reklamcılıkla, halkla münasebetlerle yahut propagandacılıkla karıştıramaz’ ilkesine yer veriliyor. Cüneyt Özdemir ise gazetecilik ile reklam faaliyetini birlikte yürütmekle kalmıyor; kendisi bir gazeteci olarak bu reklam/halkla ilişkiler faaliyetinde bizzat ‘rol’ alıyor; ‘işbirliği’ ismi altında bir karşılık (ya da kendi deyimiyle destek) alarak dileyen firma ya da kuruluşun reklamını, tanıtımını yapıyor.
Medyadaki dijital dönüşüm, gazeteciliğin temel prensiplerini geçersiz kılmaz. Bir gazetecinin reklamlarda yer almasının sakıncasını daha evvel tekraren vurgulamıştım. Bir gazeteci, reklamda oynadığında o eser ya da şirketle özdeşleşmiş olur. Bu da gazeteciliğin güvenilirliğine ziyan verir; çıkar çatışmasına neden olur.” (YAZININ TAMAMI)